Bitmeyen bir mücadele ve okuma sevdası: Editör ve yayıncılık
Söyleşi-Haber: Emrah Bakır
Kitap okumak insanların ve toplumların en büyük sermayesi olarak karşımıza her daim çıkıyor. Her geçen gün kitap okuma alışkanlığımızı kaybettiğimiz bu dönemlerde okuma alışkanlığımızı nasıl sağlarız? İyi bir eserde bulunan özellikler nelerdir? Ve o eserin editörüne ne tür görevler düşüyor? Soruları üzerinden uzun yıllar boyunca İzmir’de yayıncılık yapan NA Yayınları sahibi Berfo Barî ile NA Yayınları’nın nasıl şartlar altında kurulduğunu ve geleceğe yönelik projelerinden konuştuk. Söyleşime Berfo Barî’nin şu sözleriyle giriş yapmak isterim:
‘’Türkiye’de ilk Kürtçe felsefe sözlüğünü ve Kürtçe felsefe dergisini yayınladık. Ayrıca Avesta projemizin ilk kitabı olan “Gāthā’yên Zarathushtra yayınladık. 5 kitaplık Ezidilik setini yayınladık. Ezidilik serisi 12 kitaba ulaştı. Darius’un çivi yazılarını eski Farsçadan günümüz Kürtçesine çevirdik ve 1.cildini yayınladık. İranlı Şair Sohrap Sepehri’nin tüm şiirlerini sekiz kitabını tek bir kitapta toplayıp Kürtçeye çevirip yayınladık. Ve bunlar gibi yüzlerce çalışma bizi bekliyor, umarım ekonomik krizi aşıp bunları okuyucuyla buluşturabiliriz.”
NA Yayınları nasıl bir koşulda ortaya çıktı ilk zamanlardaki yayıncılığında yaşadığı zorluklar nelerdir?
Zor koşullarda yayıncılığa başladık. Hatta biz yayıncılığa başladığımızda çevremizde bu işi bilenler, yazarlar, kitapçılar ve yayıncılar şöyle diyordu: Bu sektöre girmeyin zaten kar olmayan bir iştir. Bu işe başlasanız da iki üç kitaptan sonra kapatacaksınız dediler. Böyle bir korkuyla bu sektöre girdik. Tabi ki ağırlıklı olarak Kürtçe kitap basıyorsunuz ve Kürtçe okuma potansiyeli Türkçeyle kıyasladığımızda çok az olduğu için iyice korkmaya başlamıştık, ama bu işe atılmamıza engellemedi. İlk üç kitaptan sonra gerçekten kapatmayı düşünüyorduk, çünkü elimizde kitap basacak para kalmamıştı. Bir Kürtçe cep sözlüğü hazırlamıştık ama paramız yoktu kapı kapı dolaşıp sponsor aradık ama maalesef gittiğimiz her yer bize kapılarını kapattılar. Hiç alakası olmayan gerekçeler sundular. Kültür sanat alanında hizmet eden bir yayıneviydik ve sponsor bulamadık. Tabi çalışmayı biraz bekletikten sonra kendi imkanlarımızla sözlüğü bastık.
NA Yayınları olarak kültür ve sanat alanında ne tür etkinlikler yapıyorsunuz?
Aslında bugüne kadar yüzlerce etkinlik yaptık ve binlerce insanla buluştuk ve onlarca atölye düzenledik. NA Yayınları aynı zamanda bir kültür sanat merkezi işlevini de görüyor. İzmir’de özellikle Kürtçe için önemli bir sosyal alan oluşturuyor ve binlerce insan gelip burada bir şeyler paylaşıyor ve üretiyor. Yıllardır hedef olarak belirlediğimiz ama bir türlü ekonomik koşullardan dolayı yapamadığımız bir hedefimiz var. İzmir’de Kürtçe bir edebiyat yarışması yapmak. Sponsor bulabilirsek her sene bu etkinliği yapacağız.
Bize NA Yayınları’nı anlatır mısınız? Kürtçe ve Türkçe olmak üzere iki dilli bir yayınevisiniz. Ne tür yayıncılık yapıyorsunuz ve hedefleriniz nelerdir?
NA Yayınları 2011 yılının sonunda kolektif bir yayınevi olarak ortaya çıktı. hedefimiz Kürt kültürüne ve edebiyatına hizmet etmekti. İlk başlarda iki dilli bir yayınevi olarak kendimizi tanımlıyorduk, geçen süre zarfında bunu katlayarak şu anda dört dilde yayın yapabilecek noktaya geldik. Kürtçe, Türkçe, Arapça ve Almanca olarak çok dilli bir yayınevi diyebiliriz. Ağırlıklı olarak yayınevimiz kültür yayıncılığı yapmaktadır. Roman, şiir, hikâye ve araştırma alanında yüzlerce kitap ve onlarca dergi çıkardık. Yayıncılığa başladığımız tarihlerde, Diyarbakır ve İstanbul’da ağırlıklı olarak Kürt aydınlanması iki ayak üzerinde yürüyordu bu iki merkeze ulaşmak dönemin koşulları itibariyle zordu. Dolayısıyla biz kendi bulunduğumuz noktada bir şeyler yapmak gerektiğini hissettik. Onun için İzmir’de Kürt edebiyatına hizmet edebilecek üçüncü bir alanı yaratabilir miyiz ? Diye yola çıktık. 2011 yılında Kürtçe okuryazarlığın belli bir ivme kaydettiği ve kitap satışlarının kendi potansiyeli olarak değerlendirdiğimizde sıçrama yaptığı bir dönemdi. Bu dönem Kürtçeyle ilgilenen herkeste bir heyecan yarattı ve bu heyecanla beraber kurumlar oluşmaya başladı. Türkiye ve Kürdistan’da bir sürü dergi çıkmaya başladı. Hedefimiz kültürel alanda daha iyi eserler çıkarmak. Dünyanın her yerinden Avrupa’dan, Orta Doğudan ve Kürdistan’dan Kürtçe ve Türkçe dosyalar geliyor. Bir şeyleri başardığımızı düşünüyoruz. Daha kaliteli yayıncılık yapmayı hedefliyoruz.
Bir editör ve yazar olarak buradan kitapseverlere ve kültür sanat alanında edebiyatla uğraşanlara ne demek istersiniz?
Aslında edebiyatla uğraşan kişi bir serüvencidir. Serüvenciler belirlenmiş sınırların dışına aşarak yeni hayaller peşinde koşabilirler. Edebiyatla uğraşanları özellikle böyle görüyorum. Edebiyat insanı güzelleştirir. Bundan dolayı edebiyatla uğraşmak gerektiğini düşünüyorum. Edebiyatla uğraşanlar, yaratıcı pozisyonda olan yazarlar kendileri için yeni dünyalar keşfetme sürecine girerken aynı zamanda toplumsal gelişmelere de neden olabilir. Kimi kitaplar toplumsal değişim ve devrimlere de sebep olmuştur. Bundan dolayı kendiniz için yaratıcı bir alan arıyorsanız mutlaka edebiyatla uğraşmanız gerektiğini düşünüyorum.
Genç kesim sizce kitap okuma kültüründen uzaklaştı mı? Yoksa okuma kültürü mü değişti? Sizin bu konu hakkında görüşleriniz nelerdir?
Okuyucunun azlığından bahsedebiliriz doğrudur ama sadece bu durum günümüze özgü bir şey değildir hatta geçmişte de böyledir. Tarihe baktığımızda da bu topraklarda bir dönem toplumun büyük bir kesiminin kitap okuduğu da görülmemiştir. Okumak bir yaşam biçimidir ve bu yaşam biçimini toplumun geneli benimsemeyebiliyor. Onun için okuyucu özel bir yerde duruyor. Sadece bugünü değerlendirerek gençlik kitap okumuyor ve toplum kitap okumuyor desek yanılırız. Kimi dönemler küçük aşamalar kaydedilmiş olsa da aslında her zaman okuyucu kitlesi az denilebilecek durumdaydı. Teknolojiyle beraber, hem yayın kültüründe bir değişim söz konusu hem de okuyucu kültüründe bir değişim söz konudur. Yayıncılık için çok çeşitli imkanlar çıktı. Belki yayıncılık açısından değerlendirdiğimizde 15-20 yıl sonra fiziki yayıncılık sadece nostalji olarak kalacaktır. Ya da koleksiyon için çok aza sayıda kitap basılacak. Şimdiden kitap basma âdeti elliye kadar düştü. Yani bir yazar benim dosyam var ve elli tane kitap basar mısınız? Diyor. Aynı zamanda teknoloji bu sektörde bir devrime de neden oldu; hem pazarlama hem yayınlama hem de okuma kültüründe gözle görülür bir değişim söz konusudur. Özellikle teknolojiyle doğan genç kesim artık e-kitap okuyor. Tabi ki e-kitap okuyanlar ekonomik olarak hem daha az ücret ödüyorlar hem de zaman kazanıyorlar. İnternetten bir kitap alacak olsalar belli bir süre beklemeleri gerekecek ama e-kitabı birkaç saniye içerisinde indirip okumaya başlıyor. Kitapevlerine uğramayı bıraktım artık internet siparişi bile zaman kaybı görülüyor.Tahminlerime göre 15-20 yıl sonra e-kitap satışı büyük bir oranda yükselecek ve sadece gençlerle kalmayacak artık toplumun kitap okuyan çoğunluğu e-kitap satın alacak ve okuyacak.
Editörlük mesleğinin gelişimi için neler yapılması gerekiyor? İyi bir editörde bulunması gereken vasıflar neler olabilir?
Bilindiği gibi editörlük atölyeleri yapılmaya başlandı. Bu mesleğin gelişmesine katkıdır ama ne derece yeterlidir onu bilemiyorum. Editörlük mesleğini üniversitelerde başlatılarak geliştirilmesi gerekir. Üniversitelerde bunun için bir alan açması gerekir. Bir editörde mutlaka olması gereken şeylerden bir tanesi de iyi bir okuyucu olması. İyi bir yazarın okuyucu olması gibi editörün de iyi bir okuyucu olması lazım.. Bir editörün içinde bulunduğu coğrafyanın ve dünya edebiyatı hakkında bilgi sahibi olması lazım.
Size bir kitap ya da editörüyle sorumluluk isteyen bir eser ulaştığında ilk olarak neye dikkat edersiniz?
Bir kitap editörün eline ulaştığında ilk önce bunun üzerinde yapacağı işçiliği ve niteliğini hesaplar. Eser üzerinde çalıştığı zaman eseri ne kadar iyi bir hale getirebileceği hesabını yapar. Editörlük dediğimiz zaman sadece bir çeşit editörlükten bahsetmiyorum editörlüğü kategorize edebiliriz. Çünkü bir kişi aynı zamanda hem roman editörü olup hem de tarihi kitap editörü olmayabilir. Ya da başka bir alan konusunda bilgi sahibidir, şiirden anlamaz ve şiir editörlüğünü yapmaz. Biz mümkün olduğunca her kitabı editörüne göndermeye çalışıyoruz. Bazı durumlarda eser geldiğinde editörden önce ilk okuma yapılır. Kabul edilirse eserin hangi editöre verileceği kararı verilir ve süreç ilerler.
Türkiye’de editörlük faaliyetleri geniş bir sahada yürütülüyor: Kitap editörlüğü, dergi editörlüğü, gazete editörlüğü, internet editörlüğü, radyo ve televizyonda haber editörlüğü ilk akla gelenler. Öncelik editör ne iş yapar? Sorumlulukları nelerdir sizden dinleyelim?
Aslında yapıtın kitaba evrilme sürecinde editör bir mühendis görevini görür. Yapıtın disiplinine bakar, dil yapısına bakar. Editörün temel amacı var olan yapıtı daha üst bir seviyeye ulaştırarak nitelik açısından güçlendirmektir. Kitaplaştırma sürecinde eser üzerinde çalışan diğer birimlerden ve kişilerden farklı olarak editör bütün süreçten sorumludur. Bahsettiğimiz gibi yapıtın inşasındaki problemlerden tutalım pazara sunulmasına ve takvimlendirme sürecine kadar hepsi editörün denetimindedir. Bu yüzden bir eser olmazsa olmazdır.. Zaman zaman yazarlar editörün kitabına müdahale edeceği kaygısıyla ikinci ve üçüncü kişilerin metinlerine müdahale etmelerini istemiyorlar. Bu da beraberinde eserin problemli olarak çıkmasına sebep olur. Halbuki bu bir gerekliliktir. Yayıncılık endüstrisinin gelişmiş olduğu yerlerde, editörlük daha da çeşitlendirilerek metnin nerdeyse sıfır hatayla piyasaya sunulması için çaba gösterilir. Türkiye’de hem bu sektörün gelişmemesinden ve pazarın az olmasından dolayı editörlük alanında da sıkıntılar yaşanıyor. Editör, yazardan sonra eserin her şeyinden sorumludur. Yazarla beraber ahenk biçimde çalıştıklarında ilk halinden ya da yazarın elinden çıktığı halinden katbekat daha iyi bir hale gelecek eser.
Kapak fotoğrafı: Tehsîn Beravî
Sinemaya Serbixwe – www.sinemayaserbixwe.com